01.04.2023 – En Ağır 1 Nisan Şakası;
22 Yaşında bir kızım ve hayatımda hiçbir zaman için gözlerimle gördüğüm kimsenin ölümüne şahit olmamıştım…
Ta ki hiç beklemediğim bu tarihe kadar…
Canım Dedem; hayatımda kendimi bildim bileli en büyüğümüz, en çok ziyaretine gittiğimiz büyükbabam Ali dedem ; yüzünün sol tarafında bulunan kalp beniyle dikkat çeken , kısa boylu , beyaz saçlı ve en çok söylediği kelimesi “eşoleşek” olan bir dedem vardı. Bu yıl kazandığım üniversitem’e onunla vedalaşarak gelmiştim çünkü çok yaşlanmıştı ve hastalıkları devam ediyordu. Ara Tatil için gelmiştim memleketime ve yarın ilk işim dedemin yanına gitmekti aklımda planladığım ilk işim buydu çok özlemiştim onu. Çok yorgundum yoldan gelmiştim salonda uyuya kalmışım. “Arabanın anahtarını unutmuşum, hemen getir hemen “ sesiyle açtım gözlerimi koridorun ışığı açık ve telefonumu elime aldığım anda karşılaştığım saat gece 4’ü gösteriyordu. Şaşırdım ne olduğunu anlayamadım ama aklıma bi an için bile dedem gelmedi, geldiyse de getirmek istemedim. Hemen kalktım ne olduğunu anlamak için dış kapı kapandı annemle babam çıkmıştı. Abimi gördüm koridorun sonunda abi ne oldu dedim hemen dedem rahatsızlanmış ona gidiyorlar dedi. Normaldi bu rutin bizim evimiz için yaşı gereği , hastalığı gereği sık sık hastaneye gidiyorduk ama bu sefer farklı bir şey vardı annemden bana doğru gelmiş bir huy mu denir , alışkanlık mı denir bilinmez, içime doğan şeylerle karşılaşmam çok sürmez…
Dua ettim içimden sadece arayamadım kimseyi korktuğum şey, hiç başıma gelmemiş olan durumu yani ölümü; duymak istemedim. Yarım saat boyunca bekledim içim içimi yedi hiçbir şey yapamadım. Yarım saat sonra çalan telefonumun ardından annemin kızım hazırlıklı olalım , evi toplarla ne olur ne olmaz dediğini hatırlıyorum. Hadi dedim uyan abi gidiyoruz hastaneye gittiğimizde kırmızı oda yazılı bir tabelanın altında yarım açık kapının aralığından dedemi gördüm. Yol boyunca ağlamayacağım dedim kendime ağlamayacağım o benim ağlamamı hiç sevmez , hiç istemez. Dayanamadım annemi görür görmez ne oldu anne ne olmuş dedim kızım dedeni getirdiğimizde nabzı yoktu , biz çok korktuk söyleyemedim sana ama şu an nabzı geldi biraz daha iyi dedi . Cevap veremedim hiçbir şey söyleyemedim bekledim sadece saatlerce oturdum ve bekledim kendine geldi dedem gözlerini açtı kendine geldi o an ki mutluluğumu tarif edemem , söyleyemem …
O kadar mutlu oldum ki , o kadar şükrettim ki…
Sonrasında gözetim altında yani odada tutmak istediklerini söylediler ne olur ne olmaz diye. Biz de tabiki bunun dedem için daha iyi olabileceğini düşündük , ama düşündüğümüz şey onu tekrar evine daha sağlıklı dönmesiydi…
Tam 38 gün dedem hastanede kaldı, tam 38 gün gidip gelmekten artık çukurlarını, tümseklerini bile ezberledim. Tam 38 gün o hastane yollarını gidip geldim. Keşke daha fazla gidip gelseydim ama dedem yanımda olsaydı keşke keşke…
Değerleri düştü , akciğerleri su toplamaya başladı , böbreklerini kullanamamaya başlamış , yoğun bakıma alındı. Her gün saat 11’de sadece 4 dakika iznimiz olan bir oda düşünün, sadece 4 dakika…
Her gün birimiz giriyorduk ama her gün hepimiz ordaydık aralanan kapıdan görmek için…
Bu yazının her satırında hiç durmayan göz yaşlarımı da eklemeden geçmek istemiyorum, çok zorlandım, hala yazarken de çok zorlanıyorum…
Her gün daha iyi olacak ümidiyle gittik biz oraya, bir gün bile kötü demedik, hep daha iyi olacağını söyledik, daha iyi olacak diye düşündük.
Her yanına gittiğimde daha mutlu gitmeye çalışıyordum, mutlu olsun istiyorduk en azından o 4 dakika güzel geçsin diye uğraşıyorduk, sevdiği şeylerden bahsediyorduk, güldürüyorduk, ellerinden tutuyorduk…
Canı ne istiyorsa götürüp şırıngayla vermeye çalışıyorduk…
Bir gün hiç unutmuyorum hiçbir zaman da unutamayacağım sözlerden bazıları arasında şu cümleler olacak; Dedemin yanına yoğun bakıma girdim uyuyordu uyandırmak istemedim sadece elinden tuttum gözlerini açtı ve bana şunları söyledi…
“Kızım orayı görüyor musun? Bana açık bir kapı gösterdi oraya git dedi orda siyah bir valiz var, oraya benim eşyalarımı koy , ben gideceğim buradan hazırla benim valizimi dedi.”
Tamam dede hazırlayacağım dedim tamam sen iste yeter ki bunu dedikten bir hafta sonra ben tamamen gideceğini kestirememiştim, bunu aklıma bile getirememiştim…
Girebildiğim günlerde o yoğun bakımdan her çıktığımda daha çok içim içimi yiyordu ama hiçbir şey yapamıyordum.
28 Mart;
Saat akşam 9’a geliyordu babamın telefonu çaldı ve hastanenin numarası arıyordu hepimiz kitlendik ve babamın konuşmasını bekledik. “Ali Varanın yakını mısınız?“ dedi o kadar içimden hayır hayır olamaz diye bağırıyorum ki hayır diyorum bu cümle olamaz.
Annemin sabırsızca bi anda hemen söylediği o cümle geliyor aklıma gitti adam kesin gitti…
Babam evet dedi ama o kadar zor söyleyebildi ki gözlerimin önünde sesi titredi babamın…
Daha sonra dedemi yoğun bakımdan normal odaya almaları gerektiğini hiçbir şey yemediğini ve bizim yedirmemizin daha doğru olacağını söyledi. Hemen hazırlandık bu bizim için güzel bir haberdi onu görebilecektik, onunla konuşabilecektik, yanında kalabilecektik…
Halam ben babam annem abim üvey babaannem hepimiz hastaneye gittik.
Odaya çıkarttılar dedemi o kadar zayıflamıştı ki dedem, küçücük kalmıştı yattığı yerde …
Nöbetleşerek dedemin yanında kalıyorduk ilk iki gün üvey babaannem kaldı ve gayet iyiye gidiyordu değerleri bu bizi çok sevindiriyordu annem bi yandan her gün ona farklı farklı çorbalar yapıyordu, vitamin olsun diye her şeyi çekip püre yapıp içirmeye çalışıyorduk…
2 günün ardından sıra halama gelmişti…
Halamı bırakmaya gittiğimde yanında uzun uzun kaldım bir gün boyunca yanından hiç ayrılmadım, televizyon izledik birlikte, resimlerini çektim bir daha görememek aklıma geldikçe elim telefona gidiyordu çünkü…
“Gülümssseeee dede dedim, gülümssseee! “
Dilini çıkartarak bana son pozunu verdi…
O günün akşamında orda kalmadım eve döndüm.
Ertesi gün yani…
1 Nisan;
Daha kimseye bir tane bile şaka yapmadan başladığım bu günde dedem bize en güzel şakalarından birisini yaptı…
Saat öğleden sonra 2’ye geliyordu.
Annemle dışarıya çıkmıştık, hem ev için alınacaklar vardı hem de dedeme gidecektik böyle planlamıştık…
Hiç aklımdan ve gözümün önünden çıkmayacak o görüntüyü anlatacağım şimdi sizlere;
Halam aradı annemi ve şu şekilde bağırıyordu
Bedia yetişin babam gidiyor, yetişin Bedia gidiyor babam odaya geldiler götürüyorlar babamı Bedia yetişin…
Annem Caddenin ortasında öyle bir çığlık attı ki ben hiçbir şey yapamadım, bana kal geldi aklımdan sadece şunu geçirdim hayır dedim rahatsızlanmıştır tekrar yoğun bakıma alıyorlardır…
Arabaya bindiğim anda annem ağlayarak şunu söyledi “Kızım dedeni kaybettik.”
Anne hayır anne sus anne böyle bir şey olamaz sus dedim.
Babamı aldık iş yerinden ama hiçbir şey söyleyemedik çünkü benim babamın bu hayatta en çok sevdiği ama sevgisini gösteremediği tek kişi babasıydı…
O yolda ben o arabayı nasıl kullandım, nasıl o hastane yolu bitti ben hiçbir şey hatırlamıyorum çünkü sadece gidiyordum ne şekilde gittiğimi bilmiyorum sadece gidiyordum…
Koşa koşa 2. Kata çıktık. Halam odasının kapısının önünde bağıra bağıra ağlıyordu ve kapıda bir tane güvenlik görevlisi giremeyeceğimizi çünkü elektro şok uygulandığını söyledi ben ağlayamadım, ben ağlayamadım çünkü hala bir umut var gözüyle bakıyordum.
Tam bir gün önce tıraş olmak istediğini söylemiş babama ve sabah tıraşını olmuş , kahvaltısını çok güzel yapmış ve sabaha doğru Alican ve Nazlıcan diye sayıklamış…
Kapıyı açmaları için o kadar ısrar ettim ki çünkü inandıramadım kendimi, inandırmak istemedim.
Kapı açıldı üstünü örtmüşlerdi dedemin…
Başındaki hemşire emin misiniz açayım mı? Dedi
Evet dedim açın gözlerini kapatmıştı, benim dedem bana en büyük şakasını yapmış bu Dünyadan gitmişti…
Dayanamadım bakamadım, çok kötü oldum ne kadar ağladığımı ne kadar bağırdığımı hatırlamıyorum sonrasında annemin söylemlerine göre durduramamış kimse beni kendime gelememişim o gün…
Morga indiriyorlardı gözümün önünde asansöre bineceklerdi koştum yetiştim ben de indim asansörde tekrar açmalarını istedim güzel dedem bembeyazdı, bembeyaz…
Kendimi durduramadım, hayatımda ilk defa böyle bir şey başıma geliyordu ve en çok sevdiğim, en çok değer verdiğim kişi tarafından yapılıyordu bu bana…
Dedemin evine gittik herkes ağlıyordu ama ben artık ağlayamıyordum çünkü kanım donmuştu resmen, ellerim ayaklarım buz kesmiş bir şekilde sadece dedemin odasına gittim oturdum.
Hayır diyordum dışımdan sadece hayır…
Hayatımda hiç görmediğim insanlar bana sarılıp başsağlığı diliyordu ama ben daha kendime bunu benimsetememiştim, daha inanamıyordum çünkü ben o hastanede 38 gün boyunca gözleri kapalı o kadar çok gördüm ki hala inanamıyordum hala inanmak istemiyordum.
Sabaha kadar hiç uyumadım sadece kendime inandırmaya çalıştım. Yaşanan ve beni o gece en çok ağlatan olayı da size anlatmadan geçmek istemem. Hepimiz salonda oturuyorduk saat gece 12’ye geliyordu babaannem odaya geldi elinde bir tane çorap içinde dedemin biriktirdiği para ve içinde bir tane beyaz kağıt miktarı yazıyor dedemin yazısıyla…
Dedem öldüğünde hiçbir aileye yük olmak istemediği, kimseyi dara sokmak istemediği için para biriktirmiş ve babaannemi tembihlemiş her şey buradan harcansın demiş o kadar güzel bir düşünce ki dedem, güzel dedem öldükten sonra bile bizi düşünmüş…
Sabaha doğru kafamı tutamayıp uyuya kalmışım 11’e geliyordu birisi hadi gidiyoruz dedi.
O kadar ruh gibiydim ki sadece bedenim ordaydı ama ben orda yoktum sanki.
Kafamı kaldırdığımda gasilhane tabelasını gördüm dedemin son kez görecektim, son bir kez dünden beri doğru düzgün görmediğim babam perişan bir şekilde kapısında sıra bekliyordu gittim koşarak yanına sarıldım. Baba gitmedi dedem gitmedi bence dedim. Babamın hayatım boyunca ağladığını hiç görmemiştim bana sarılarak öyle bi ağladı ki tutamadım kendimi hıçkıra hıçkıra 3-4 dakika boyunca ağladım kızım deden gitti ve elimizden ancak bu kadar gelebildi dedi. Sustum sustum tekrar sustum…
Ali Varan’ın yakınları gelebilir denildi içeriye adım attığım an karşıda duran 4 tane çekmeceyi gördüm dedemi çıkarttılar çekmeceden, yıkama odasına alındı açtılar yüzünü bir gece boyunca beklediği için olsa gerek donuktu, gerçekten bembeyazdı ama tarif edemeyeceğim kadar garipti…
İlk kez ölü birisini görüyordum çünkü abimle kuzenim yıkamaya girdiler, artık daha çok idrak etmeye başlamıştım evet dedim kendi içimden dedem gerçekten vefat etmiş.
Sonra kendimi bir caminin avlusunda buluverdim…
Beni gören her tanıdığımız başın sağ olsun diyordu o kadar kalabalıktı ki içimden sadece şunu diyebildim dedem canım dedem ne çok seveni varmış…
Mezarlığa gittiğimiz yol boyunca sadece cenaze arabasını izledim gözlerimle hiçbir şey diyemeden, hiçbir şey söyleyemeden…
Dedemi indirdiler açtıkları mezara tam koydukları an yağmur yağmaya başladı ve ben içimden şunu söyledim ne kadar bereketli bir dedem varmış, ne kadar güzel kalpli bir dedem varmış…
Eve döndüğümüzde kalabalık hiç bitmiyordu ama yardım etmem gerekiyordu aynı zamanda her salondan oturma odasına geldiğinde gözü dedesini arar mı her gidişimde arıyor, hep arayacak ama o hiç yerinde olmayacak …
Günlerce o evdeydim, günlerce birçok insan geldi şehirlerden, başka sokaklardan, başka caddelerden bu gelenleri bir tek dedem göremedi, akşamları herkesin yediği masalarda bir tek dedem yemek yiyemedi ama çok isterdi hep de çok istediğini biliyordum dedem evine dönmek istiyordu…
Kalbimin en derinliklerindeki acım dedem olarak kaldı ve kalmaya da devam edecek, her zaman ama her zaman hiçbir şeyi ertelemeyin, hiçbir şeyi bir saat sonraya bile bırakmayın ölüm beklemiyor sizi ölüm sizin ertelediğiniz şeyleri size göstermeden, sizi beklemeden götürüyor ve siz çaresizce sadece susakalıyorsunuz…
Sözlerime şunları ekleyip bu yazımı bitirmek istiyorum;
Dedem hayattayken onunla yapmak istediğim 2 şey vardı…
Bunlardan ilki; Ehliyet aldığımda ilk dedemi gezdirip yemek yemeye götürecektim bunu yapabildim.
İkincisi ise; Hayatımda sevdiğim insanla ilk dedemi tanıştıracaktım…
Yapamadım bunu yapamadım ama hep çok istedim ama olmadı nasip değilmiş…
Canım güzel dedem; hayatım boyunca kalbimin en derinliklerinde hep seni çok seveceğim, sen iyi ki vardın, hep olacaksın…
Merhabalarr, ben Nazlıcan Varan. Karadeniz Teknik Üniversitesi Çalışma Ekonomisi 1.Sınıf öğrencisiyim.
Hayatımda her şeyi “Bu hayata bir kere geliyoruz.” Cümlesi ile sürdürdüm ve sürdürmeye devam ediyorum…
Her zaman, her konuda mutluluk benim adıma çok önemli bir kavram. O yüzden de mutlu olmayı hayatımda hep bir adım önde tuttum. Etrafımda olan tüm arkadaşlarım her zaman için en ufak şeylerden, en kötü şeylere kadar içlerinde mutluluk aradığımı ve onunla mutlu olmayı başardığımı söylerler.
İnsanlarla iletişim kurmayı çok seven aynı zaman da bildiğim her şeyi sık sık paylaşmaktan keyif alan birisiyim. Bu yüzden ben de bu dergiye kendi adıma bir şeyler katmaya geldim…
Mutlu olduğumda, ağladığımda , ya da çok sevindiğimde yazı yazmak dünyanın en güzel terapisi gibi geliyor bana ve bu yüzden de elimden geldiği kadar burada gülümseyerek yazılarımı paylaşacağım…
Güzel kızım teşekkür ederim çok güzel duygularını yazıya dökmüşsün. bu kadar güzel ifade edilebilirdi.
Mekanı cennet olsun inşallah..
Bana hep “koyuncunun kızı” derdi. Mekanı cennet olsun Ali dedemin