Neden Dijitalde Kişisel Marka Kurmalısın – Sosyal Medya ve İş Dünyası
Sosyal medyanın artık tüm hayatımızı kapsamasıyla birlikte; eskiden işimizde, okulumuzda, evimizde bize biçilen rolleri bir dünyada daha edinmemiz gerekti.
Anne, öğrenci, memur, kurucu, şirket sahibi, yönetici, öğretmen, evli, bekar gibi rollerimiz gerçek dünyamızda mevcuttu. Biz bu rolleri üç, dört yıl öncesine kadar sosyal medya dünyasına da taşıyarak dijitalde bir kimlik edinebiliyorduk. (Eskiden biyografilere yazılanları hatırlayalım. 🙂 ) Ama sonra bir şeyler değişmeye başladı.
Zamanla fark ettik ki, sosyal medya sadece insanlara kim olduğumuzdan ve ne yaptığımızdan bahsedebileceğimiz bir dünya değil. Bu dijital dünyanın sunduğu, sosyal medya aracılığı ile para da kazanabiliyoruz! Eğlence, motivasyon ya da bilgi sağlayarak kitlelerin beğenisini kazanıp direkt uygulamalardan ya da insanlara satış yaparak para kazanabiliyoruz.
Sosyal medyada gün geçtikçe para kazanma seçenekleri çoğaldı da çoğaldı. İnsanlar en çok sosyal medya satıcılarından alışveriş yapmaya başladı. Ama neden?
Çünkü insanlar güven duydukları satıcılardan alışveriş yapmayı tercih ediyorlar. Herhangi bir internet sitesindeki satıcı ile sosyal medyada yüz bin takipçi sayısına sahip ve kendini gösteren satıcı arasında bariz bir fark oluşuyordu. Bu fark ile ortaya güven gerçeği çıkıyordu.
İnternet üzerinde markaya ait site hazırlayıp ürünlerinizi koysanız ve binlerce para ödeyerek reklam verseniz bile elde edemediğiniz bir gerçekti bu güven. Sosyal medya bu güveni kazanabilmeniz için işinizi oldukça kolaylaştırıyordu. Sosyal medyada reklam vermeye bile gerek kalmadan küçük işletmeler doğuyor, fark yaratıyor, içerik üretiyor ve satış yapabiliyorlardı. Bu söylediklerim iş birliği ile ürün tanıtımı yapanları da içeriyor.
Dijitalde kişisel marka kurmaya ve pazarlamaya da gelecek olursak bakış açınızı bir tık değiştirmeyi umuyorum. Şöyle ki, aslında herkes satıcıdır. Bazılarımız ürün satmaz, hizmet satmaz ama yetenek, fikir ve emek satarlar.
Bunlar çalışanlardır. Çalışanlar tabiri caizse kendilerini pazarlarlar, zamanlarını satarlar. Bir iş görüşmesine gittikleri zaman yeteneklerini, yetkinliklerini, öğrenebileceklerini ve şirkete sağlayacakları katkıyı anlatarak kendilerini şirkete satmaya çalışırlar.
Peki, gerekli adımları atmayan, harekete geçmeyen bir insanı düşünelim. Belki yazılım biliyor, belki çok iyi tasarım yapıyor, belki bir yazar. Ortaya bir ürün koymadığı sürece onun bu yapabildiklerini başkaları görebilir mi?
İnsanlara yaptığı yazılım kodlarını, tasarımları veya yazılarını göstermediği sürece, birileri ona “Benim için bu işi yapmalısın.” diyebilir mi? Diyemez, yani hiçbir yere başvurmayan ve iş peşinde koşturmayan, bağlantı kurmayan kimseye iş teklifi gelmez. O zaman sana güzel bir haberim var. Artık teklif almak için ve çalışmak için iş peşinde koşturman gerekmiyor!
Bu noktada işin içine sosyal medya giriyor. İnsanlar eğer yeteneklerini ve yetkinliklerini sosyal medyada kişisel markalarını kurarak insanlara gösterirse ve hedef kitlelerin dikkatini çekerse, yaptığı işler hakkında zaman zaman bilgi verir ve hatta belki satış yaparsa, o insan artık o işini herkese kanıtlamış olur. Dijital platformlar aracılığı ile de belki iş teklifi, satış teklifi ve hatta ortaklık teklifi de alabilir.
Aslında bunu yapmanın önemi şu noktaya geldiğimizde fark edilecek. Herkes satıcıdır, zamanlarını bir iş için satanlar var. Ama sosyal medya denilen yeni dijital evrende bir kimliği olmayanlar gelecek süre zarfında geride kalacaklar. Belki de iş teklifleri yalnızca bu mecralar aracılığı ile ulaşılan insanlara yapılacak. Çünkü o insanların neler yaptıklarını kendi gözleri ile görebilecekler.
Kişisel marka kurmayı bireyler üzerinden anlatmayı tercih ettim çünkü işletmelerin bunu kesinlikle yapması gerekiyor zaten.
Şuraya dikkat çekmek istiyorum, evin içine sosyal medya giriyor. Yani kimse evinden bile çıkmadan bu sonucu elde edebiliyor. Eskiden bir marka olmak, satış ve pazarlama yapmak çok daha maliyet ve zaman isteyen bir işti. Çünkü her şey için fiziksel bir karşılık gerekiyordu. Ofis, temizlikçi, mesai, lokasyon, kira, ortaklık için sosyal bağlantılar ve benzeri şeyler gerekiyordu. Artık bu terimlerden uzaklaşıyoruz çünkü evimizin içindeyiz.
Kendi izlenimlerime göre yaklaşık iki, üç yıl sonra sosyal medyada kendini belirli bir sektör üzerinden kanıtlayanlar ve geleceğe ayak uydurmayı başarıp işlerini geleceğin iş modellerine uyarlayan insanlar ekonomiden etkilenmeyip daha çok iş birliği içerisinde olacaklar, zamandan ve mekandan özgürleşecekler ve kendi işlerini yapacaklar.
Diğerleri ise sadece izleyecekler. Belki de, bu kadar kolay yapılan işlerden nasıl bu kadar kazanabildiklerini sorarak mızmızlanacaklar. Bugün de bazılarımızın yaptığı gibi. 🙂
Söylediğim gibi bir süre sonra bu işlere atılmak için çok geç olacak çünkü artık dijitaldeki iş modelleri de evrilmeye başladı ve yenileri çıkmaya başladı. Bugün var olan iş modelleri tükenip yarın çok daha gelişmiş hali ortaya çıkacak. Şu ankiler üzerinden bambaşka işler türeyecek. Vaktini en azından nasıl yapıldığını öğrenerek harcarsan ve dijital platformlarda kimliğini ve yetkinliklerini inşa etmeye başlarsan yarın sen de kazançlı çıkabilirsin. İnsanlar için kişisel marka, gelecekte her şeyden önemli olacak.
Sosyal medyanın bizlere sunduğu iş dünyasını inceledik, sizlere bir mimar, bir yazar, bir tasarımcı, bir ressam bile olsanız bunu dijital dünyada ortaya koymanızın gerekliliklerinden bahsettim.
Bundan sonraki sorumuz ise neden değil, nasıl olacak. İyilikle kalın.
Ben Aleyna Yenigün, Trabzon doğumluyum ve Trabzon’da yaşıyorum. Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyoloji bölümü 2. sınıf öğrencisiyim. Çocukluktan beri yazıyorum, farklı mecralarda ve kitaplarda yayınlanmış yazılarım var. En büyük
idealim dünya çapında ütopik ve felsefi bir yazar olmak. Psikoloji, felsefe, kişisel gelişim ve
metafizikle ilgileniyorum. Bir yayın platformunda
sohbet yayıncısıyım. Şu anda iseMercek dergisinde yazarlık yapıyorum. 🙂