Yaşayarak var olmalı
Dünya’nın sonunu hiç merak ettiniz mi? Mecaz ve gerçek anlamda. Gittiği yolun biteceğini düşünen eski insanlar, bir öküzün boynuzundan düşebileceğini düşünen sınırlı hayal gücü. Ya da bir öküzü bekleyebilecek kadar sınırsız. Gideceğiniz yolun bittiğini ve sona geldiğinizi düşünün. Belki de her son bir başlangıç değildir. Bir adım atsanız uzay boşluğuna kapılacaksınız. Bu korkuyla yaşayan bir nesil vardı sonuçta. Peki ya onlardan sonrası? Tamam tepsi ve boynuzda yaşamıyorlardı ama bu dünya bitecekti, elbet bir gün son bulacaktı. Birisi mit gerçeklerini attı ortaya, bazıları inançlarınca düşündüler, kimisi bilimsel dünyanın yaşlanmasını konuştu, sonrası hayal gücüyle yazılan senaryolara kendini kaptıranlar da oldu tabii.. Uzaylı ve zombi istilası bekleyenler gibi. Hepsinin ortak düşüncesi bir sonun olacağıydı. Pekala en başa gelecek olursam sen Dünya’nın sonunu merak ettin mi? Çoğunluğa bu çok uzak görünür. Ohoo torunumun torunu yaşar o zamanları, ben o günleri görür müyüm meçhul, bize rastlamaz o zamanlar gibi şeyler. Herkes Dünya’nın sonunu düşünse de kimse gerçeği o gün gelene kadar bilemez. Şu sıkıntılı günlerde Manga gibi DÜNYANIN SONUNA DOĞMUŞUM diye bağırsakta esas dünyanın sonunun bunlar olmadığını düşünüyorum. Nereden bildiğimi bilmediğim bir söz: ‘Herkesin kıyameti ölünce kopar.’ O zaman çemberi daraltıp bir soru daha sorayım, Kendi Dünyanızın sonunu düşündünüz mü? Bunun cevabının çoğunluklu olarak evet olduğunu düşünüyorum. Ortada yatan bir gerçek sonucu sonsuz bir yaşamda değiliz. Hastalık, kaza, dikkatsizlik, yaşlılık. Allah gecinizden versin tabii ama bu da bir bilinmezlikte. Yine bir söz var sevdiğim, ‘Eh yeter ama’ deseniz de hakvereceğinizi bildiğim. ‘”Seni hatırlayan son kişi de öldüğünde, hiç yaşamamış olacaksın” yok olmayı sadece madden değil manen de düşündünüz mü? En ufak bir üzüntünüzün bile sizinle beraber yok olacağını? Dünyanın yok olmasını beklerken dünyanın yok ediciliğini düşündünüz mü? En sevdiğiniz filmi, ağladığınız , güldüğünüz, mutluluktan uçtuğunuz zamanların aslında sizden ibaret olduğunun farkına varmanızı isterdim. Ki çift taraflı düşünceyle siz de onlardan ibaretsiniz. Sizinle beraber gülen son kişi kalmadığında gülüşünüzü hatırlayan olmayacak. Evrende varsınız, peki var olduğunuzu hissetmek için tüm bunlara ihtiyacınız olduğunun farkında mısınız? Bir sürü soru sordum, peki bir kaç soru daha; yıllar sonra yok olacağınız dünyada yaşarken neden daha var olmayasınız? Sizi yok edecek şey, zaman. Onun yanına başka şeyler eklemek yerine, bu işi neden zamana bırakmıyorsunuz? Nereden nereye geldim biliyorum ama farkına varsanıza. Yaşamın. Belki öyküsünü biliyorsunuzdur, belki ileriki yazılarımda yazarım, son kiraz tadının yaşamaya değer olduğu hikayeyi. Hayatınızın her anınında son kirazın tadını hissedin. Bolca gülün, ağlayın, sevin ve mümkün olursa güzel olur, sevilin. Var olun. Mümkünse Dünyaya kocaman bir de iz bırakın. Güneşin ışığı, denizin tuzu kadar gerçek olun. Ömür sizin. Nazım Hikmet’in dediğini diyeyim ben de : Henüz vakit varken gülüm! Ha bir de ekleyeyim: Yaşa işte! Zaten bir gün birer kitap olarak yok olacağız hep birlikte. Kitabınızın dopdolu olması ve nereye gittiğini anlamadığımız yazılarımda buluşmak dileğiyle. Kendinize iyi bakın.
Merhaba, ben Büşra. Trakyalıyım. Kırklareli’de yaşıyorum. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde iç mimarlık bölümünde okuyorum. Düz yazı, şiir yazmaya ve okumaya bayılırım. İroni olarak yazılarımı normalde birilerine okutmam. Bir şiirde ağlayabilir ve bir dizede kolaylıkla kendimi bulabilirim.