Yüzen Uçaklar; EKRANOPLAN’lar
Geçtiğimiz yıllarda, bir sokak röportajında ünlenen “yürüyen uçak” cevabına aşinasınızdır. Biz de bugün ona benzer bir şeyi ele alacağız. Bugünkü konumuz, yüzen uçaklar; “EKRANOPLAN”LAR.
Mantığı nedir?
Soğuk savaş yıllarında süre gelen teknolojik çatışma boyunca, çılgın fikirlerin olduğu bir hava hâkimdi. Bu çılgın fikirlerden biri de, yer etkisini (ground effect) kullanan uçaklar geliştirmekti. Yer etkisi, uçakların yüzeye yakın uçtuklarında daha iyi performans gösterdiklerini söyleyen bir olgu. Bunun için yapılan tasarımlarsa WIG (Wing In Ground) adını alıyor.
Uçaklara etkiyen aerodinamik kuvvetler vardır. Mesela, uçaklar uçuş halindeyken, ağırlıklarını dengeleyecek şekilde bir kaldırma kuvvetine (Lift) maruz kalırlar. Bir de, havadayken uçağı geri sürüklemeye çalışan sürükleme kuvveti (Drag) vardır. Uçakların aerodinamik kuvvetleri arasında belirli ilişkiler de mevcuttur. Örneğin kaldırma kuvvetinin sürükleme kuvvetine oranı, yani L/D oranı, uçağın verimliliğini temsil eder. Bu oran ne kadar yüksekse, aynı yakıt miktarıyla, daha fazla ağırlık kaldırılabilir. Yer etkisinde seyreden uçaklara etkiyen sürükleme kuvveti azaldığı için, L/D oranı artar. Böylelikle daha verimli bir hâl alırlar.
Elimizde olan bir diğer bilgiyse, denize yakın mesafeden kalkan uçakların, kalkışta daha az güç gerektirdiğidir. Bunun sebebi deniz seviyesine yakın olan bölgede, havanın yükseklere nazaran daha yoğun olması. Böylece yakıt daha verimli yanıyor ve uçak daha rahat havalanıyor.
Nasıl Başladı?
İkinci Dünya Savaşından çıktıktan sonra ortalık çok gergindi. Soğuk Savaş döneminde birbirlerinin açığını arayan ABD ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler, aynı zamanda yaptıkları askeri faaliyetlerle teknolojinin gelişimine katkı sağlıyordu. Casus uydulardan casus uçaklara kadar geliştirilen ve üzerinde çalışılan bir sürü teknoloji vardı ortada.
Ekranoplanlarla alakalı ilk çalışmalar 1920’lerde başlasa da, meyvelerini 1960’lardan sonra verdiler. Sovyetler Birliği’nde mühendis olan Rostislav Alexeyev, bunun için bir konsept geliştirdi. Ön tarafta güçlü motorlar içeren bu konseptte, motorlardan çıkan egzoz gazı arkadaki kanatların altına girerek havalanmayı sağlayacaktı. Böylelikle normal jet motorlarına kıyasla yakıt tasarrufu sağlanacaktı.
Zamanın Sovyet Başbakanı Nikita Kruşçev, Alexeyev’in yakın arkadaşıydı. Alexeyev, fırsattan istifade ederek, projesini ona sundu.
Tasarıma göre deniz seviyesinden en fazla 15 metre yükseklikte uçacak olan ekranoplanlar, saatte 500-600 km hıza kadar ulaşacaktı. Bunu yaparken de yüzlerce tonluk taşıma kapasitesine sahip olacaktı. Tek seferde yüzlerce askeri, tank birliklerini, zırhlı araçları veya topçuları taşıyabilecekti. Bu, düşman ülkelerin sahillerine jet hızında çıkartmalar yapabilmek demekti. Ya da Karadeniz’i birkaç saatte uçtan uca gezebilmek. Muhteşem olmaz mıydı?
Alexeyev, Başbakan Kruşçev’i etkilemeyi başarmıştı. Bunun üzerine Alexeyev’e ciddi miktarda maddi destek veren Kruşçev, prototipi çabucak görmek istediğini söyledi.
Başlıyoruz!
60’ların başında Sovyetlerde birçok tasarım yapıldı. Ancak bunlar küçük ölçekliydi ya da sivile hitap ediyordu. Kruşçev askeriyeye uygun bir şey istiyordu. İddia edileni istiyordu.
1962’de Hazar denizi kıyısında gizli araştırmalar yürüten Alexiyev ve ekibi, KM adındaki prototipi ortaya çıkardı. Prototip, ilk olarak 1962 yılında test edilmeye başlandı.
Bu sırada ABD, Sovyetler Birliği’nin Hazar Denizi kıyılarında gizli bir silahı test ettiğine dair istihbarat alıyordu. Lâkin casus uçakları sokamıyordu o bölgeye. İmdatlarına yetişen, casus uydular oldu. ABD, ilk keşif uydularından biri olan Corona ile, 1968’de, Sovyet Donanma Üssünün fotoğrafını çekmişti. Fotoğrafı çekilen bu şey, gemi gibiydi ama tam benzemiyordu. Üstten uçağı andıran bu şeyin kanatlarıysa, uçak olmak için çok kısaydı. Gördükleri şeye “Hazar Denizi Canavarı” dediler.
“Hazar Denizi Canavarı” olarak nam salan KM, çok sıra dışıydı. Boş ağırlığı 200 ton olan KM, tam dolu olduğunda 500 tonu geçiyordu. İlk başlarda 8 adet olan VD7 turbojet motoru yetmeyince, sonrasında 2 adet daha eklenerek 10 adet yapıldı. Teorik olarak 500 km/h hız yaptığı söylenen KM, en fazla 430 km/h hıza kadar çıkıyordu. Tabi bu yük durumuna da bağlıydı. Çok etkileyici olan bu aracın, ne yazık ki, bir o kadar da teknik sorunu mevcuttu. Tam olarak istedikleri gibi değildi. Sonrasında başka ekranoplanlar tasarlandı.
İstedikleri daha kolay kullanıma sahip, ucuz modellerdi. Bunun üzerine Alexeyev ve ekibi, “A90” adındaki yeni modeli geliştirmeye başladı. 1972’de test edilmeye başlanan A90, 1976 yılında Sovyetler Birliği tarafından hizmete alındı. KM’ye nazaran istenilene daha uygun bir tasarımdı. Biraz daha ufak fakat etkiliydi. Saatte 400 km seyir hızına ulaşabilen A90, 1500 km’lik bir menzile sahipti ve 28 tonluk bir taşıma kapasitesi vardı.
Sovyetler, ekranoplanı ilk başta sivil bir araç olarak duyurmuştu aslında. Ama asıl amaçları bu değildi elbet. Bunları temel bir çıkartma aracı haline getirmekti. Altlarında tekerlekleri de bulunan ekranoplanlar, amfibik araçlardı. Yani karada da gidebilecekti. Askeri çıkartmalarda önem kazanıyordu bu özellik.
Tek seferde tam teçhizatlı 150 deniz piyadesini taşıyabiliyordu. Bunun yanında zırhlı askeri araçları da. Çok beğenilen A90’lardan sadece 4 adet üretildi. 90’lara kadar kullanılan bu prototipler şu anda kullanımda değil.
70’lerin sonunda yeni projeler tasarlandı. Dönemin Başbakanı Kosıgin, yüzlerce ton taşıyacağı söylenen modeli istiyordu. Bunun için ekibi sıkıştırdı. Fakat çalışmalar çok yavaş ilerlediğinden, 1984’e kadar sarktı. Siyasiler değiştiği için siyasi iklim de karmaşıktı.
Sonra Lun sınıfı ekranoplanlar geliştirildi. Bunlar SB’nin yaptığı en gelişmiş ekranoplanlardı. KM’den dersler alan ve A90 tecrübeleri üzerinden şekillenen Lun sınıfı, 286 tonluk kalkış kapasitesine sahipti. 137 tonluk kargo veya 200’e kadar tam teçhizatlı askeri taşıyabiliyordu.
8 adet Kuznetsov yapımı ND87 turbojet motora sahiplerdi. Saatte 550 km/h hıza ulaşabilen ekranoplanlar, 450km/h’lik bir seyir hızına sahipti. Ayrıca, üzerinde 6 tane nükleer başlıklı füzeye sahipti.
Lun sınıfı tek bir prototipe sahipti. Acele bir şekilde yapıldı ve kargo tipi çıkarılmadı. 1987’de hizmete sokuldu. Lâkin amacını gerçekleştirmiş değildi. Hâlâ çok sorunu vardı. İşe yaramaktan ziyade, şov için hizmete sokulmuş gibiydi. Yaklaşık 3 yıl Donanmada hizmet gördükten sonra 1991’de karaya çekildi. Şu anda çürümeye terk edilmiş bir durumda.
Peki neden tercih edilmediler?
Çünkü deniz şartlarına aşırı bağımlı bir araç. Yüzeye yakın uçtuklarından dolayı çoğu zaman dalgalara çarpabiliyorlar. Şiddetli dalga durumlarında kullanıma pek uygun değil ve hafif bir fırtına sonrası bile kullanışsız hale gelebiliyor.
Ekranoplanlar şu an kullanılmasa da, tamamen çöpe atılmış bir fikir değil. Fransa, Hollanda ve Çin gibi ülkeler, bunun üzerine çalışmalar yapıyor. Alexeyev Tasarım Bürosu, 2022 ‘de A050 adındaki prototipi duyurmaya hazırlanıyor. Neler olacağını hep birlikte bekleyip göreceğiz.
Bir sonraki yazıya dek, sağlıcakla kalınız ve Allah’a emanet olunuz. Selametle!
Kaynak:
- Ground Effect
- WIG
- Lun (Ekranoplan)
- Sovyetlerin Uçan Gemileri: Ekranoplanlar (Video)
- Denizden 4 Metre Yüksekte, Saatte 500 KM/S Hızla Giden Araç; EKRANOPLAN (Video)
- Corona Keşif Uydusu
Makina mühendisliği öğrencisi olan amatör bir fotoğrafçı. Aklı biraz “havada” 🙂
Hazar gölü canavarı tabiri kulağıma aşına geliyordu ama anlamını bu yazıda detaylarıyla öğrenmiş oldum eline sağlık kardeşim. Epey uzun zamandır üzerinde çalışılan bu projenin bence de istenen biçimde sonuçlandırılması gerekiyor . Çünkü yıllarca emek verilen bir projeden vazgeçilmesi büyük bir dram olurdu. O yüzden 2022 yılını bekleyip göreceğiz belki de Rostislav Alexeyev’in uğruna bir ömür harcadığı Ekranoplanlar ölümünden yıllar sonra amacına ulaşır.
Bakalım görelim…
çok güzel bir yazı olmuş. Eline emeğine sağlık 🙂
Teşekkürler