Döner Miyiz Yine Eski Günlere?
Mazi, yaşanmış ve bitmiş midir? Yoksa bizimle yaşamaya devam mı etmektedir? Ve de bizimle mezara mı girecektir? Yoksa asırlar aşıp dillere pelesenk mi olacak Leyla ve Mecnun hani?
Neden bir bulut, bina, satranç taşı; seni hatırlatıyor? Belki de sen o bulutu hiç görmedin? Neden çıkamıyorum bu pamuk dolu bataklıktan?
Seni yıllardır görmedim ve hayır sararmış bir resmine de bakamadım. Ve şu anda aniden belirsen önümde ne hissedeceğime dair en ufak bir şüphem yok. Mutluluk mu, sevinç mi, şaşkınlık, korku… Hiçbiri. “Tükenmişlik.” Hissedeceğim şey bu olurdu. Anılarım birden büyür, olgunlaşır ve nihayet solardı. Çünkü ben, seni görmek değil düşünmek, düşlemek istiyorum. Seni bilmek değil farz etmek istiyorum. Ve ben seni “mışçasına” yaşamak istiyorum.
Hislerim belki bundan üç yıl evvel okuduğum ‘Simyacı’ dan bir alıntıyla anlaşılacak:
“Peki Mekke’ye şimdi neden gitmiyorsunuz?” diye sordu delikanlı.
“Beni hayatta tutan Mekke’dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere, raflara dizilmiş şu vazolara, iğrenç bir aşevinde öğle-akşam yemek yemeye katlanacak gücü veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak. Benim istediğim, Mekke’yi düşlemek sadece. Çölü geçişimi, Kutsal taş Hacerü’l Esved’in bulunduğu meydana varışımı, ona el sürmeden önce Kabe’nin çevresini yedi kez tavaf edişimi binlerce kez hayal ettim. Yanımda kimlerin olacağını, önümde kimin olacağını, konuşacağımız şeyleri, birlikte edeceğimiz duaları bile hayal ettim. Ama büyük bir hayal kırıklığına uğramaktan korkuyorum; bu yüzden hayal kurmakla yetinmeye çalışıyorum.”
Herkes kendi düşlerini aynı şekilde göremez; kendince görür. Ve işte seni bu şekilde görüyorum. Çünkü ben, artık hayal kırıklığına uğramaktan yoruldum. Ve belki de gerçekten de eskiler eskiden güzeldir. Bilemiyorum ve sanırım hiç bilemeyeceğim. Bu yüzden artık eminim ki seni hiç görmeyeceğim ama daima aklımda olacaksın.
Ve böylece yıllar geçse bile en saf, en masum, en gerçek ve en güzel kalmaya devam edecek.
Ve sen, alzheimer olmadığım sürece en güzel ve özel yerde yaşamaya devam edeceksin.
Ben Hasan Enes Aydın. Hukuk 2. Sınıf öğrencisiyim. Kelimeleri seviyorum. Özellikle çok sık kullanmadıklarımizi. Yazmayı seviyorum. Yazıyı Sümerlerin bulduğu bilinir ancak mağara duvarlarına çizilen resimlerden beri kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Ben de yazarken kendimi ifade ediyor, düşüncelerim ve fikirlerim hakkında ipuçları veriyorum.