ODALARIMIZIN HİSSİ
ODALARIMIZIN HİSSİ
“Komar çiçeği meyve verir mi?”
- İlaçlarını aldın mı?
- Hayır! Almadım. İçmeyi sevmiyorum. İçince gerçek dünyada boğulmuş bir çocuk gibi hissediyorum. Yaşlı bir ağacın kabuğuna, doğum yapmış sincap gibiyim. Herhangi bir sese yuvam yok olacakmış gibiyim.
- İyiliğin için almalıydın.
- Ülgen yapma!
- Bu kadar kitaba gerek var mıydı? Neden bu kadar kitabın var?
- Kitaplarım her zaman iyi bir yoldaş oldular. Her kitabı bir insan olarak düşündüm. Her insan bir anı. Her kitabın konusu bana sohbet açtı. O yazdı ben de okudum. Okuduğumda beni yargılanacak ve içten içe gülecek kimse yoktu.
- Hâlâ o küçük çocuğu mu görüyorsun?
- Ülgen konumuz bu değil.
- Az zamanımız var. Birazdan denetim için gelecekler.
- Bu senin iyiliğin için.
- Baş ucundaki çiçeği sulamayı unutmuşsun!
- Hayır suladım. Sadece bir güneş ışığına ihtiyacı var.
- Perdeleri çek de güneş görsün! Senin ışığını beklerken bu yok olamaz. Az mantıklı düşün. Uslunu geliştir.
- Ülgen haklısın.
- Bu kitaptaki sözler neyi anlatıyor.
- Ülgen bilmiyorum. Sadece yazmak istedim.
- Bakalım neymiş. Bölüm, bölüm değil!
“Önce merhabalarımız uzaklaşacak. Sonra sohbetler, en son da sevgimiz. Geride silinmeye az kalmış biraz anı. Sonra ise doğum günlerimizi kutlamalar yok olacak. Artık sadece birimiz gerçek sevgiyi gösterecek. Diğerimiz gidecek! En doğrusu kalan ya da giden doğru sayacak. Sonra şehirler birbirimizi hatırlamayacak kadar genişlikte olacak. Birbirimize bağlı yerler, zamanlar ve diğer ne varsa habersiz yaşayacağız. Gün olacak aynı habere sevineceğiz. Mutsuz olayda ağlayacağız. Sonunda ikimizden biri ölecek. Sonra diğer ikimiz. Seni sevmek çok ve…”
- Bu da ne böyle. Yazdığın kişiyi iyi hatırlamak, yerine veda eder gibi yazmışsın. Az mantıklı düşün. Onu kırmamak için belki de hiçbir yazı yazmadın. Yanlış anlar diye saçma sapan yazılar yazdın. Böyle olmaz.
- Az susar mısın? Sana onu oku mu dedim. Onu yazarken yanında idim. Okurken sorun mu olduğunu düşünüyorsun.?
- Bir şey demeyeceğim.
- Bir dakika! Fotoğraflar nerede? Onları yok ettim deme!
- 1 adet yılların eskimişliğine hapsolmuş fotoğrafı Hâlâ saklıyorum. Fotoğrafı aklımın odalarına bir portreye resmettim. Anılarını yok etsem de onu oradan yok edemiyorum.
- Haklısın. Üzgünüm. Sanırsam zaman geldi. Birazdan içeri girecekler. İlaçlarını al.
Kapının kilidi açılır. İçeriğe 3 adam girer.
- Bugün nasılsın? İlaçlarını almayı unutmuşsun.
- İlaçları içinde yalnız kalıyorum. Kitaplarım ile konuşmaktan yoruldum.
- Seni anlıyorum. Fakat bu senin iyiliğin için.
- Onunla konuşuyor musun? Ülgen ile?
- Evet. Yanı başımda. Beni hiç terk etmedi. Yalnızlığım ile kitap okuyorum. Böylelikle sizin gibi üç kişi oluyorum. Bana böyle açınası bakmıyorlar. Kibar konuşunca tatlı olmuyorsun.
- Ama…
- İşttt. Sakin ol.
- Benim köyümde bir çiçek var. Komar çiçeği. Komar çiçeği meyve verir mi?
- Bilmiyorum.
- Bende!
- Tamam artık şu ilaçları iç.
- İçersem o gidecek.
- Beni bırak iç şunu.
- Artık iç şunu.
- Tamam.
- Suyun nerede?
- Çiçeğime döktüm. Yanı başımda. Benden çok onun yaşamaya ihtiyacı var.
- Tamam. Benim yanımda hiç açılmamış bir su var. Sorun yaşamadan içer misin?
- Hayır!
- Tamam. Anlıyorum seni.
Yanındaki iki adamı işaret eder. Kollarında ve tutar. Doktor iğneyi gösterir.
- Sakin ol! Bu iyiliğin için.
- İyilik mi? Hareket etmiyorum. Yap.
İğneyi yapar. Sağ tarafına bakar
- Tekrar görüşmek üzere ülgen!
- Ülgeni göremiyorum. Gözlerim, gözlerim.
Sessizce yatağına yatırır. Doktorun yanındaki iki adam.
- Çok iyi bir çocuk. Böyle olmaması lazımdı. Bu yaşta bunu hak etmiyor.
- Mektuplarını sorarsa ne yanıt vereceğiz?
- hekim bey?
- Henüz bir şey demeyin. Kendine geldiğinde hayal dünyasındaki ülgen’i arayacak. Mektup aklına geleceğini sanmıyorum. Gelir ise ona ülgende olduğunu söyleyin. Aklında hiçbir kötülük olmayan birisi için en doğrusu mu.
- Doktor bey özür dileyerekten neden doğru olsun ki?
- Mektubunun ucundaki kişi kimse onun için çok değerli olmalı. Böyle birisi için en iyi mektup aklındaki o ülgen denilen kişi yazar. Yani kendisi yazmış olacak. Buraya gelmeden önce ilk şiirini okutmuştu. Şiiri sizinle paylaşamam. Amma bu en doğrusu.
- Hekim bey neden ülgen? Ülgen ne demek?
- Tam bilgim yok. Ama Türk mitolojisinde bir tanrı. Yer yüzünü yaratmış diye okudum. Dünyası tekrar yaratmak istemesi sonucu olabilir. Alanım bu kadar uzman değil.
Doktor telefon ile perdeleri görür.
- Telefonu prizden çıkarmayın. Perdeleri ise az ara verin. O kadar karanlık onun için iyi değil. Çiçeği için ise onun bıraktığı perde arası kadar kalsın.
Sessizce uzaklaşırlar. Aradan 3 saat geçer.
- Ahh! Sanki bayağıdır uyumuş gibiyim. Ülgen neredesin? Yemek saati yaklaşmış. Herhalde yemeğe gitmiştir.
Kapı açılır yemeği gelir.
- Teşekkür ederim. Şey mektup geldi mi acaba?
- Bunu neden ülgene sormuyorsun?
- Doğru! Teşekkür ederim. Birazdan gelir. Yemeğe benden önce gittiğine göre yiyip gelir. Tekrar teşekkür ederim.
Kapı kapanır. İçeriğe ülgen girer.
- Bak bakalım kimden mektup geldi!
Merhabalar, ben İnanç Akyazı. Karadeniz Teknik, Atatürk, Trabzon ve İstanbul üniversitesinde okumaktayım. Felsefe, edebiyat , teknik-bilim pazarlama, reklamcılık ve sanat ile uğraşmaktayım.